iletişim
umit@umitalan.net
twitter.com/umitalan
Perşembe, Aralık 03, 2009
ÖZKÖK'TEN KAÇARKEN DUMANLI'YA TUTULMAK
Ertuğrul Özkök, geçtiğimiz pazar “bazen ‘Ekşi Sözlük’te, hakkımda yazılanlara bakıyorum ve “aman allahım, bu canavar ben miyim” diye soruyorum?”diye yazdı. Orada çizilen portreyi kendisine benzetemediğini de ekledi. Arkadaşlarla bu yazı üzerine konuşurken içimizden biri, “Hürriyet’in başında Ekrem Dumanlı’nın olduğunu düşünsenize, o zaman Ertuğrul Özkök’ü mumla aramaz mıyız?” diye soruverdi.
“Ya Özkök’ten şikâyet ederken Dumanlı’ya tutulursak?” aslında hepimizin kafasındaki soru buydu. Tamam, belki hiçbirimiz Hürriyet’in hedef kitlesi değiliz. Ama nihayetinde Hürriyet, Türkiye’nin anaakım gazetesi. Yani eleştirel gözle de olsa her gün Hürriyet okuyoruz. Öte yandan iktidarın ve sermayenin el değiştirmesiyle Özkök ve Dumanlı isimleri sık sık karşı karşıya getirilmeye başladı. Hal böyle olunca bir karşılaştırma yapmak şart oldu. Bakalım, Özkök ve Dumanlı birbirinden ne kadar farklı ya da ne kadar birbirine benziyor?
‘İKİSİ DE EMEKÇİ DOSTU’
Özkök’ün de, Dumanlı’nın da yönettikleri gazetelerin yayın politikasında emekçilere karşı ‘büyük bir hoşgörü’ var. Emekçilerin meydanlara çıkıp zarar görmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar ya da geçmişte bolca yaptılar. Emekçiler ‘aman bir daha eylem yapmasın, biber gazı, cop yemesin’ diye eylem haberlerini, olaylarla manipüle etme konusunda çok benzeşiyorlar. Hani Avrupa’da işçi sınıfı, haklarını evinde ailesiyle oturup kazanmış olsa ikisine de hak vereceğim ama, bu kadar ‘işçi sevgisi’ beni bile rahatsız ediyor.
‘İKİSİ DE MESLEĞİNE AŞIK’
Özkök’ün de, Dumanlı’nın da meslekleriyle bir derdi var. Biri Uğur Mumcu tipi gazeteciliği demode ilan edip, kendilerinin ‘layığıyla yaptığı’ yeni bir gazetecilik türünü işaret etmişti. Bir diğeri, ‘tasfiye edilecek gazeteciler listesi’nden bahis açarak medyada yeni bir dönem başlatma hevesinde. Ayrıca Dumanlı, pazartesi günleri gazetecilik dersleri vererek olayı bir adım ileriye götürüyor ve ‘önyargılarını kırmış’ gazetesini örnek olarak sunuyor. Kısacası ikisi de ‘meslek aşkından’ olacak bir ekol yaratma peşinde.
‘İKİSİ DE BİR ŞEYLERİN ESKİSİ’
Özkök sık sık solcu geçmişinden bahis açıp, özeleştirisini yapıyor. Dumanlı ise eski ülkücü. Yani ikisi de bir şeylerin eskisi. Dumanlı da bir röportajında ‘kaytan bıyıklı ülkücü olmadım hiç’ diyerek, içinden geldiği siyasi oluşuma karşı eleştirel bir tutum takınmıyor değil. Geçmişe eleştirel bakan ikili ciddi bir meselede ayrışıyorlar. Özkök 12 Eylül’ü bir kurtuluş, Kenan Evren’i bir kurtarıcı olarak görürken, 12 Eylül’ün doğrudan zararını görmüş Dumanlı konuya o kadar hoşgörülü yaklaşmıyor. Ancak Zaman gazetesinin temsil ettiği zihniyeti iktidara götüren yolu 12 Eylül’ün açtığı da bir gerçek. Bu açıdan 12 Eylül her ikisi için de kurtuluş.
‘İKİSİ DE EĞİTİMCİ’
Her iki genel yayın yönetmenin de eğitimci geçmişi var. Ama bir farkla. Özkök akademisyen, Dumanlı öğretmen. Özkök yeri geldiğinde akademisyenlik günleriyle övünüyor, ama Dumanlı öğretmenliğinden pek bahis açmıyor. Hatta bir röportajında “geçim için fiil çatılarını anlatmak gibi bir derdim olsun istemiyordum” bile diyor. Özkök’ün akademisyenliği bir prestij meselesi olarak görünürken, her nasılsa Dumanlı, ‘dersane öğretmeni’ diye küçümsenebiliyor.
Popülerlik konusuna gelince Dumanlı’nın ciddi bir sıkıntısı var. Misal, Ekşi Sözlük’te Özkök hakkında 1093 giriş varken, Dumanlı hakkında sadece 66 giriş var. Madalyonun diğer yüzü İHL Sözlük’te bile 111’e, 45 gibi açık farkla Özkök önde. Dumanlı, Özkök’ün sıkıcı olmamak için yazdığı light pazar yazılarının tadını, kitap çıkarmaya varan edebiyat, sanat ve sinema yazılarıyla yakalamaya çalışıyor. Lâkin, Özkök, günde kaç liralık şarap içtiği sorusuyla bile gündem olabiliyor. Olmadı umreye giderek olay yaratıyor. Bu açıdan bakınca Dumanlı biraz sıkıcı görünüyor.
Artık Özkök üzerimizde nasıl bir sendrom yarattıysa, bizim mahallede senelerce Özkök’ü yerden yere vurmuşlar bile Dumanlı gelirse Özkök’ü çok ararız noktasında. Öte yandan medyadaki dengelerin bozulmasını sermayenin el değiştirmesiyle açıklarsak bizler için değişen bir şey yok aslında. Yönettikleri gazetelerin emekçiye bakışındaki benzerliği de göz önüne alın, “Özkök mü, Dumanlı mı?” sorusu yerine “başka bir medya mümkün mü?” sorusundan başka bir şey kalmıyor yine elimizde.
Yazının BirGün linki için tıklayın
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Etiketler
Birgün Yazıları
(45)
Köşe Vuruşu
(45)
Yeni Söz Yazıları
(11)
Röportaj
(2)
Tuzla Tersanaleri
(2)
İşçi Ölümleri
(2)
AKP
(1)
Arundathi Roy
(1)
Can Dündar
(1)
Darbe
(1)
Ece Temelkuran
(1)
Edward Said
(1)
Ergenekon Operasyonu
(1)
Gazze
(1)
Mustafa
(1)
Mustafa Kemal Atatürk
(1)
Radikal Yazıları
(1)
S
(1)
Savaş
(1)
Sosyal Güvenlik
(1)
Tuzla
(1)
Ufuk Uras
(1)
belgesel
(1)
istanbul
(1)
işsizlik
(1)
kot taşlama
(1)
sermaye
(1)
sol
(1)
taşlanmış kota boykot
(1)
toplumsal paranoya
(1)
yoksulluk
(1)
Çocuk İşçiler
(1)
örgütlenme
(1)
üçüncü köprü
(1)
üçüncü köprü yerine yaşam platformu
(1)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder