iletişim

umit@umitalan.net
twitter.com/umitalan

Pazar, Kasım 01, 2009

SERDAR TURGUT OLAMADIĞIMA ÜZGÜNÜM


Geçen haftaki BirGün yazımın tamamı aşağıda. Gazetenin sayfasındaki linki de onun altında:

Serdar Turgut, geçen hafta hayatımda okuduğum en çirkin köşe yazılarından birini yazdı. “PKK teröristi olmadığıma pişmanım” başlıklı bu yazı, mizah dolu yazıları var, aman biraz deli, penisle bozmuş kafayı ama olsun varsın sonuçta ‘zeki’ denilen bir adamın ulaştığı acıklı noktadır. Sırf Kürt ve kadın olduğu için hedef aldığı Rojin’i dağa kaldırmaktan ve seks kölesi haline getirmekten, arada dağdan inip genel yayın yönetmenleri öldürmekten falan söz eden, sözüm ona ironiye yaslanan felaket bir yazı. Yılmaz Özdil’in alenen yaptığı düşmanlığı biraz daha sosa bulandırarak, içine cinsellik falan katarak daha bir yüksek algı eşiğine tahvil etme gayreti.
Yazıdan daha fazla söz açmak istemiyorum, meraklısı bulur okur. Ayrıca Rojin’in Serdar Turgut’a cevabından güzel yazı yazılamayacağı için o konuyu da irdelemiyorum. Öte yandan bir insanın dikkat çekmek için bu kadar çırpınışı gerçekten hüzünlü. Serdar Turgut’un o parıltılı zekâsına her zamanki gibi övgü düzmek üzere kenarda bekleyenler ne diyecek bilmiyorum? Ancak ben de köşe yazarı olma hakkını köşe yazarlarını teşhir etmek için kullanan biri olarak, “Serdar Turgut olamadığıma üzgünüm!” demek istiyorum. Bakın neden?
IRKÇILIK YAPAMADIĞIM İÇİN
Serdar Turgut bir yazısında Amerika uçuşlarından söz eder. Amerika uçuşlarındaki sorunu bağladığı yer ilginçtir: “Basit işlerde zenciler çalıştırıldığı için, bazı zenciler aşağıda ellerinden muzları alınmış şebekler gibi bir oraya bir buraya koşturup duruyorlardı” İnsanları sırf deri renkleri yüzünden “ellerinden muzları alınmış şebekler gibi” diye tanımlayabilme lüksüne sahip olmaktır Serdar Turgut’luk. Eğer Serdar Turgut gibi olsaydım, Serdar Turgut gibileri ayrı bir ırk olarak adlandıracak, onlara karşı savaş çığırtkanlığı yapabilecek bir dil kullanabilirdim. Serdar Turgut olamadığım için bunu yapamıyorum. Çünkü, Serdar Turgut’u, hatta Serdar Ortaç’ı bile önce bir insan olarak gören vicdanımdan kurtulamıyorum.
AÇIKÇA KÜFREDEMEDİĞİM İÇİN
Hrant Dink’in öldürülmesi ve Malatya’daki Zirve Yayınevi baskınlarının ardından Türkiye’de bir hassasiyet oluşmuştu. Benim de aralarında olduğum insanlar bu hassasiyet neticesinde “Hepimiz Ermeniyiz” ve “Hepimiz Hıristiyan’ız” diye bağırma ihtiyacı hissettiler. Farklı olana saygı ve farklılığı yüzünden zarar gören birine destek çıkma hissiyatıyla özetleyebiliriz bunu. Ama bakın Serdar Turgut nasıl yorumluyor? “Benim merakım şu: Ya bir gün bir orospunun çocuğu vahşi şekilde öldürülürse kitleler ne diye bağıracaklar ya da ilkesizlik yapıp bu kez gösteri yapmayacaklar mı ki?” Serdar Turgut olsaydım, onun bizlere etmeye çalıştığı küfrü, bir yolunu bulup Serdar Turgut’a ederdim. Zeki insan canım deyip geçerlerdi hemen. Ama Serdar Turgut değilim ve etmiyorum haliyle.
KAFAMA GÖRE TAKILAMADIĞIM İÇİN
Bir yazısında Türkiye’de bir sermaye grubunun piyasa ekonomisine düzen getirmesinden övgüyle söz edebilir Serdar Turgut. Onlar olmasa ekonomik kriz olurdu diye haklarını teslim edebilir. Bu şaşırtıcı ve yadırganacak bir şey değil elbette. Ama bir süre sonra bir başka yazısında üstüne basa basa Marksist olduğunu vurgulayabilir. Nasılsa anaakım medya içinde kimsenin bunu sorgulamayacağından emindir. Zira o Serdar Turgut’tur. Hal böyle olunca insan Serdar Turgut olup kendini garantiye almaya hem de Marksist olmanın entelektüel konforunu yaşamaya özenebilir. Ben Marksistim demek suretiyle daha önce yazdıkları hiç sorgulanmadan Marksist olabilir kendisi. Yersen.
Gördüğünüz gibi Serdar Turgut olmak epey ‘keyifli’ bir şey Türkiye’de. Ne yaparsanız yapın “çok zeki canım” diye kutsanmanız olası. Zaten kendisi de eski bir yazısında köşe yazarı olmanın altın kurallarından birini “halkı severek yazar olunmaz” diye açıklıyor. O halkı aşağıladıkça, birileri onu alkışlıyor. Serdar Turgut altın kurallarla ilgili yazısında şöyle diyor aynı zamanda: “Yazarlık işinin de bir sonu vardır. İlla da başkalarının size artık yazamadığınızı söylemesini beklemeyin, iyi yazarsanız iyi de bir okuyucu olmalısınız, kendi yazınızı okuduğunda tatmin olmuyorsanız işi noktalamanın zamanı çoktan gelmiş demektir, lüzumsuz ısrara gerek yok.” Bence Serdar Turgut için şimdi tam vakti. Ama Rojin ile ilgili yazısından sonra da yazdıklarından tatmin olmuşsa, ben o tatminin nasıl bir tatmin olduğunu merak ederim? Nasıl bir eksiklikten doğduğuna da takılırım? Aslında istesem Serdar Turgut kadar bile çirkinleşebilirim. Belki de onun gibilerle mücadele etmenin tek yolu budur.

Yazının gazetedeki linki için tıklayın

Yazının Medyatava yansıması için tıklayın

Hiç yorum yok: