iletişim
umit@umitalan.net
twitter.com/umitalan
Perşembe, Kasım 05, 2009
KÖŞE YAZARLARI İÇİN İSTEK ŞARKILAR
Bu haftaki BirGün yazım:
Özel radyoların patladığı yılları yaşayanlar bilir; istek parçalar bir jesttir, kamusal alanda ismin tınlaması, insanın kendini önemli hissetmesidir. Kimi zaman manidardır da istek şarkılar. Öyle ya, çok şeyi basitçe özetleyiverirler. Elimizden tutar, alıp götürür, iyileştirir ya da daha fenalaştırırlar.
Köşe yazarı dediğimiz insanlar da senin benim gibidir aslında. Herkes gibi bir istek şarkıyla gönülleri olabilir. Her şeyden anladıklarına bakmayın, onların da tökezlediği olur. Ülkemizin geçirdiği şu gerilimli süreçte köşe yazarlarımıza bir jest yapıp, onlara istek şarkılar göndermek geldi içimden. Umarım hoşlarına gider.
KÜRT AÇILIMINA KARŞI ÇIKANLARA: SİL BAŞTAN
Türk ve Kürt halkları arasındaki sürecin son halini en iyi özetleyen şarkı, Şebnem Ferah’ın Sil Baştan’ı bence. Nakaratında ‘Sil baştan başlamak gerek bazen / Hayatı sıfırlamak / Sil baştan sevmek gerek bazen her şeyi sıfırlamak’ diyen bu şarkıyı önce bazı köşe yazarlarımıza dinletmek gerek. Dinlesinler ki, bu iki halkın karşılıklı olarak çok acı çektiğini ve artık ‘derin sularda inci tanesi arama’larının vakti geldiğini yazabilsinler. Dinlesinler ki, ‘hayatın onlara oyun oynadığını’ anlayabilsinler. Çünkü iki halk da çok yorgun. Sil baştan demenin tam zamanı şimdi. ‘Her ne çıkarsa yolumuza, selam verip’ el ele yürümenin zamanı. Yaşanan acıları unutmak zor biliyorum. Ama bu iki halkın da artık ‘sanki bugün son günmüş gibi dolu dolu yaşamaya’ hakkı var. Köşe yazarları bu şarkıyı dinlerlerse, okurlarına düşmanlığın diliyle değil, barışın diliyle yazarlar belki. Sil baştan demek için onların da bir katkısı olur elbette ki.
SERDAR TURGUT MUHİPLERİ
CEMİYETİ’NE: HADİ BAKALIM!
Serdar Turgut’un ‘mizah yaptım anlamadınız’ diye içinden sıyrılmaya çalıştığı yazısından sonra, tepki gösterenler gibi kendisini savunanlar da oldu. Yani o cenahta da bir dayanışma ruhu gelişti. Mizah duygumuzu küçümseyerek işe başladılar. Öyle ki, muhipleri tarafından Serdar Turgut, Türkiye standartlarının üzerinde mizah yapan bir Woody Allen figürüne dönüştürüldü. Onlar için Sezen Aksu’dan Hadi Bakalım’ı isteyesim var. ‘Yerimiz mi dar, yoksa yenimiz mi dar? / Uçurmuş herkes, o da kim oluyor / sen kimsin / kim bunlar?’ dediği yerden alalım, ‘sen seni bil sen seni / sen sıkı tut çeneni / eline diline hâkim ol’ dediği yere kadar götürelim. Sen kimsin ve dahi siz kimsiniz de Rojin’in zekâsıyla dalga geçiyorsunuz, bizim mizah duygumuzu küçümsüyorsunuz anlamında.
Ve en çok da ‘içlerindeki o aç hevesler’e mukayet olmaları için.
TÜM YAZARLARA: İNANIN
ÇOCUKLAR!
Serdar Turgut’tu, açılımdı vesaireydi derken arada kaynayan bir diğer konu Terörle Mücadele Kanunu (TMK) mağduru çocuklar. Onlar için mücadele eden ‘Çocuklar İçin Adalet Çağırıcıları’ isimli bir sivil inisiyatif var. Çünkü 1991’den bu yana yürürlükte olan TMK’da çocukları koruyucu hükümler yok. Tıpkı yetişkinler gibi sorgulanıyor, yargılanıyor ve hüküm giyiyorlar. Yani TMK’dan yargılandıkları zaman çocuklar çocuktan sayılmıyorlar. 1991’den bu yana 10 binden fazla çocuğun mağduriyeti söz konusu; hiçbir koruyucu hükme tabi tutulmadan 24 yıla kadar cezalar alanlar var aralarında. İşte köşe yazarlarımız bu çocukları artık duysun ve Çocuklar İçin Adalet Çağırıcıları’na destek çıksın diye, onlar için Nazım Hikmet’in Nikbinlik şiirinden bestelenen şarkıyı istiyorum Edip Akbayram’dan: ‘Çocuklar inanın, inanın çocuklar /güzel günler göreceğiz güneşli günler/mKarıncalar bilmeden sever
otorları maviliklere süreceğiz çocuklar!’ desin ki şarkı, köşe yazarları TMK mağduru çocukları hatırlasın ve onlar için yazsınlar. Onca şeyin arasında bir de bu çocukları anlatmak çok mu zor yani?
İŞİNİZ GÜCÜNÜZ YOK MU YANİ?
Kendimi hiç hariç tutmadan yazayım, aslında köşe yazarlığını en iyi tarif eden şarkı Nazan Öncel’in ‘İşiniz gücünüz yok mu yani?’ şarkısı. Sanki tamamen köşe yazarlarına yazılmış gibi. Bir kısmını alalım, hak vereceksiniz. Okurlarından köşe yazarlarına gidiyor elbette: ‘Son günlerde halinizi /beğenmiyorum gidişinizi /bahar mı yoksa güneş mi çarptı? /etkinizden tepki şaştı /postu kime serdiğiniz / belli değil zor efendim / Daracık çıkmaz sokaklarınız / ufak tefek taşlarınız / dalgacı gevrek yanlarınız / çekilmiyorsa anlayınız / günahınız çok yaz efendim / işiniz gücünüz yok mu yani? / herkes bu kadar boş mu yani? /bilmem anlatabildim mi?’
Gazete linkinden okumak isterseniz tıklayınız
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Etiketler
Birgün Yazıları
(45)
Köşe Vuruşu
(45)
Yeni Söz Yazıları
(11)
Röportaj
(2)
Tuzla Tersanaleri
(2)
İşçi Ölümleri
(2)
AKP
(1)
Arundathi Roy
(1)
Can Dündar
(1)
Darbe
(1)
Ece Temelkuran
(1)
Edward Said
(1)
Ergenekon Operasyonu
(1)
Gazze
(1)
Mustafa
(1)
Mustafa Kemal Atatürk
(1)
Radikal Yazıları
(1)
S
(1)
Savaş
(1)
Sosyal Güvenlik
(1)
Tuzla
(1)
Ufuk Uras
(1)
belgesel
(1)
istanbul
(1)
işsizlik
(1)
kot taşlama
(1)
sermaye
(1)
sol
(1)
taşlanmış kota boykot
(1)
toplumsal paranoya
(1)
yoksulluk
(1)
Çocuk İşçiler
(1)
örgütlenme
(1)
üçüncü köprü
(1)
üçüncü köprü yerine yaşam platformu
(1)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder