iletişim

umit@umitalan.net
twitter.com/umitalan

Çarşamba, Nisan 21, 2010

KÖŞELERDE TALİM VAR



BUGÜNKÜ BİRGÜN YAZIM ŞÖYLECE DOSTLAR:

Son genel seçim (2007) öncesi, muhalefet partisinin en önemli gündemlerinden biri ‘gemi’ydi. İktidarı, başbakanın ‘gemicik’ diye adlandırdığı bir gemi üzerinden devirecekleri hayali içindeydiler. Devirmeyi bırakın, gemiyi ardından iten rüzgar oldular. Sonrasını biliyorsunuz. Kaptanlar, kaptandan çok kaptancılar, gemiden atılanlar, gemiye binmeye çalışanlar vs. Yepyeni tanımlar ve konumlar oluştu iktidar gemisinde.
Malum geminin medyadaki tayfalarına yandaş dendi. Emre Aköz, son yazısına başbakanla gemi maketi önünde çekilmiş fotoğrafını gururla iliştirince, gemideki yeni hareketlenmenin adını koymak şart oldu. Çünkü ‘köşelerde talim var’ şu sıra. Evvelden yandaş denilmesine tepki gösteren yazarlar, artık yüzlerinin kızarmadığı bir aşamaya ulaştılar. Herkesin haklı olarak Yılmaz Özdil’i ve nefret dolu yazısını konuştuğu bir haftada o konuda yazmanın bir tekrar olacağını düşünerek bunu yazmak istiyorum. Gemi gelir yanaşır, içine yandaş yaraşır, köşelerin kadıları Recep diye ağlaşır çünkü.

ŞEFFAF YANDAŞ AKİF BEKİ
Bu köşede, başından beri Türkiye’nin hem sağ beki, hem sol beki diye andığım Akif Beki, yandaşlıkta da kimseye kül bırakmıyor tabii ki. Köşe sahibi olmasına rağmen basın sözcülüğü yaptığı eleştirilerine karşı gazetecilik mavraları attığını unutmuş olmalı ki, yandaşlığı öven iki yazı yazdı geçen hafta. Ortada bir gemi olduğunu doğrularcasına; ‘artık deniz bitti’ dedi; ‘şimdi dürüst ve açık yandaşlığın zamanı’ diye üsteledi. Yeterince açıktı. Ancak ‘dürüst müydü?’ İşte orası tartışmalı.

YURTTAN SESLER KORUSU
Akif Beki’nin yabancı gazetelerden birkaç referans vererek ‘yandaş’lığına meşruiyet kazandırma çabası da, Almanya’ya gurbete gidip, dönüşte ülkesinin insanına burun kıvıran bazı gurbetçilerinki gibiydi. Ona ‘sen daha Alman olmadın efendi’, diyecek birileri lazımdı ki, cevap Ahmet Hakan’dan geldi. Ahmet Hakan, yandaş medyada tek bir aykırı ses olmamasını işaret ederek, koro oluşturmayın bari dedi. Haklıydı. Akif Beki’nin işaret ettiği Batılı gazetelerde acaba bizim yandaşların oluşturduğu gibi bir koro var mıydı? Elbette yoktu. Oysa bizim Yurttan Sesler Korosu’nun şarkısı bile aynı: “Hani benim Recebim, Recebim / Yazı yazı vereceğim / Övgüleri düzeceğim.”

GEMİNİN MİÇOSU
Yazıya Emre Aköz’ün Başbakan’la gemi maketi önünde çektirdiği fotoğrafla başlamıştık. O da şeffaf yandaşlık konusunda en az Akif Beki kadar açık. Ancak o yandaşlığın adını ‘demokratlık’ koyuyor. Onun gibi düşünmediğiniz takdirde hemen demokrasi karşıtı oluyorsunuz. Mevzu bahis son yazısında ‘demokrat aydın’ diye tabir ettiği aydınları eleştirenleri tek bir tanıma sığdırmış yine. Yani onları eleştirirseniz, herkesi şeriatçı ilan eden bağnaz bir ulusalcı oluyorsunuz. Ulusalcı değilim, ama sen de demokrat değilsin, hukuku katlediyorsun deme şansınız yok yani. Ya yandaş olacaksınız ya da darbeci. Buna demokrasi diyorlar kendileri. Şeffaflıktan anladıkları tam da bu.

AÇIK VE ÖZGÜR SUBJEKTİFLİK
Akif Beki’nin kendi konumlarına meşruiyet kazandırmaya çalıştığı subjektiflik meselesini Umur Talu çok önce yazmıştı. (Birikim-Ocak 1999) Ancak Umur Talu, Maskelesine Karşı Açık ve Özgür Subjektiflik adını verdiği bu yazıda bunun bir takım koşullarının olması gerektiğini de belirtmişti. Meslek örgütü kaynaklı bir hak ve sorumluluk aktinden bahsetmişti. Subjektif zeminin özel medya işletmesine rağmen kamusal sorumluluk bilincinin kabulüyle oluşturulması gerektiğini belirtmişti. Editöryel bağımsızlık palavrasının gerçekleşmesinin çok ötesinde, gazetecilerin editöryel kararlara katılım kanalları oluşmadan açık ve özgür subjektiflikten söz edilemeyeceğini vurgulamıştı. Yandaş ya da yandaş olmayan medyada bunların hangisi sağlanmış ki? Hem sonra Akif Beki’nin Radikal’de bir yandaş olarak yazdığı destek yazıları kalibresinde bir muhalif yazı çıkabiliyor mu yandaş medyada?

Velhasıl Akif Beki’nin açık ve dürüst yandaşlıktan söz etmeden önce Umur Talu’nun ‘Dipsiz Medya’ (İletişim Yayınları, 2000) kitabında da bulunan makaleyi iyice bir okuması gerek. Yoksa yarın bir gün, içinde bulunduğu gemi muhalefet seferine çıkarsa; “gemilerde talim var / AKP’li yarim var / O da gitti sefere / Ne talihsiz başım var” diye ağıt yakabilir.

Hiç yorum yok: