iletişim
umit@umitalan.net
twitter.com/umitalan
Çarşamba, Mart 17, 2010
KÖŞE YAZARLIĞI NASIL KURTULUR?
BUGÜNKÜ BİRGÜN YAZIM AŞAĞIDA DOSTLAR:
Serdar Turgut geçtiğimiz hafta “Gazeteciler hayatı anlamıyor” başlıklı bir yazı yazdı. Bu yazıda gazetecilerin insanı hafife
aldığını, haberi ve yorumu yazış biçimiyle insanı ve olayları tek boyuta indirgediğini söyledi. Ancak köşe yazarlarının bu tarz gazetecilere fazla alan bırakmadığına pek değinmedi. Serdar Turgut’un gazetecilerde eksik gördüklerinin, aslında köşe yazarlığının ortaya çıkma nedeni olduğunu, ama köşe yazarlarının bunu çoğunlukla unuttuğunu düşünüyorum şahsen. Bu yüzden Köşe Vuruşu’nda, yeri geldikçe köşe yazarlığının cartayı çekecek bir müessese olduğunu yazdım. Buna gerekçe olarak; Facebook, Twitter, bloglar yani topluca sosyal medyayı ve orada köşe yazarlarının yaptığı lakırdının çok daha niteliklisini yapan isimsiz yazarları gösterdim.
Serdar Turgut’un söz konusu yazısı daha önce okuduğum başka bir yazıyı da hatırlattı. 36 yıl öncesinden gelen bu köşe yazısı, tartışmanın yeni olmadığını gösteriyor. O köşe yazısının sahibi Cemal Süreya. Yazı, 3 Mayıs 1976 tarihinde Politika gazetesinde yayımlanmış, yazarın YKY tarafından Günübirlikler ismiyle derlenen kitabında da yer almış. O yazıdan yola çıkarak bu haftaki Köşe Vuruşu’nu doğrudan ceza sahasına yollamak yerine, kısa pasla açıyorum. Buyrun, şair tarafıyla ruhumuzu besleyen Cemal Süreya’dan bir de gazetecilik dersi almaya…
YENİ GAZETECİLİK
Cemal Süreya’nın söz konusu yazısının başlığı bu. Yeni gazeteciliğin en büyük temsilcisi olarak da Amerika’da yaşayan Art Buchwald’ı gösteriyor. Buchwald o dönemin en çok kazanan gazetecisiymiş. Çünkü, diğer meslektaşlarından farklı olarak haber denilen tek boyutlu olguyu kendine özgü bir humour’la ele almış, bir bakıma hikâyeleştirmiş. Yani habere boyut kazandırmış, insanların üzerine düşünmesi gereken kapılar açmış. Aslında bir nevi köşe yazarıymış 2007’de hayatını kaybeden Buchwald. Ama bir edebiyatçı kıvraklığına sahipmiş aynı zamanda.
KÖŞE YAZARI NE YAPMALI?
Süreya, her ne kadar ‘gazeteci’ diye adlandırsa da yazısında önüne haberin ham halinin geldiği bir iletişim adamından bahsediyor. Bu açıdan bakıldığında bugünün köşe yazarına karşılık gelen görevliye, önüne gelen haberle ilgili dört temel rol biçiyor: Yalınlaştırmak, Yoğunlaştırmak, Seçmek ve Bireştirmek. Cemal Süreya’ya göre bu rollerden en yaratıcı olanı Bireştirmek. Yani işe kişisel kanılarını ve görüşlerini katarak, haberi çok boyutlu olarak ele almak. Süreya, bu yazarlığın en belirgin örneğinin de o yıllarda gazetecilik yapan ünlü romancı Norman Mailer olduğunu belirtmiş.
EMRE AKÖZ ÖRNEĞİ
Eğer köşe yazarları Cemal Süreya’nın bahsettiği gibi habere adeta bir edebiyatçı gibi yaklaşırlarsa, olayın çok farklı boyutları olduğunu fark ederler. O zaman yemek yediği restoranın garson ve aşçı bulamamasından yola çıkan köşe yazarı Emre Aköz gibi, “gençlerimiz iş beğenmiyor, 1.000 liraya işler var halbuki” gibi büyük ve saçma laflar etmezler. Bahsettiği tarzda işlerin kimler tarafından, günde kaç saat çalışarak ve hangi psikolojiyle yapıldığını, insanların nasıl sömürüldüğünü anlarlar. Düşünsenize Emre Aköz’ün, köşesinde, Orhan Kemal okumuş, sırtını zaman zaman edebiyata verebilen bir köşe yazarı olduğunu. Öyle biri, hiç böyle bir genelleme yapabilir mi? Gerçi Emre Aköz’ün bırakın roman okumayı, işsizlik rakamlarına bakması bile o yazıyı yazmaması için kâfi ama, bakmamayı tercih ediyorsa vardır bir nedeni. “Bir genç için 1.000 lira az para mıdır?” diyen Emre Aköz, o 1.000 lirayla sözünü ettiği restoranlarda kaç kere yemek yendiğini de açıklarsa gençlerimiz biraz daha aydınlanır.
Uzun lafın kısası, Serdar Turgut’un gazetecilere biçtiği rolü günümüzde aslen köşe yazarları üstlenmelidir. Köşe yazarlığının çıkış sebebi de, kurtuluş formülü de budur. Olaylara tek boyutlu yaklaşan gazetecilikle, daha boyutlu yaklaşıp elle tutulur kılan edebiyatçılık arasında bir köprü olmalıdır köşe yazarı. Öyleyse diğer lakırdıları blog ve sosyal medya yazarlarına bırakıp, köşeleri haberi boyutlandıracak yazarlara bırakalım. Yani dağdaki Kürtlerin dönüş haberini, “Rojin’i dağa kaldırma fantezisi” boyutuyla ele alan Serdar Turgut, bunu da hesaba katsın. O zaman, bahsettiği sorunların çok karmaşık ve boyutlu olduğunu belki görebilir. Serdar Turgut’un gazetecilikle ilgili yazısının son cümlesi gibi; “Bu, bugün Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi açısından atılabilecek en önemli adımlardan birisidir”.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Etiketler
Birgün Yazıları
(45)
Köşe Vuruşu
(45)
Yeni Söz Yazıları
(11)
Röportaj
(2)
Tuzla Tersanaleri
(2)
İşçi Ölümleri
(2)
AKP
(1)
Arundathi Roy
(1)
Can Dündar
(1)
Darbe
(1)
Ece Temelkuran
(1)
Edward Said
(1)
Ergenekon Operasyonu
(1)
Gazze
(1)
Mustafa
(1)
Mustafa Kemal Atatürk
(1)
Radikal Yazıları
(1)
S
(1)
Savaş
(1)
Sosyal Güvenlik
(1)
Tuzla
(1)
Ufuk Uras
(1)
belgesel
(1)
istanbul
(1)
işsizlik
(1)
kot taşlama
(1)
sermaye
(1)
sol
(1)
taşlanmış kota boykot
(1)
toplumsal paranoya
(1)
yoksulluk
(1)
Çocuk İşçiler
(1)
örgütlenme
(1)
üçüncü köprü
(1)
üçüncü köprü yerine yaşam platformu
(1)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder