iletişim

umit@umitalan.net
twitter.com/umitalan

Çarşamba, Şubat 10, 2010

ACİLEN BAKAN OLMASI GEREKEN KÖŞE YAZARI



BUGÜNKÜ BİRGÜN YAZIM AŞAĞIDAKİ GİBİDİR, GEREĞİNİ ARZ EDERİM!

TEKEL işçilerinin direnişi, hükümette en sivri açıklamayı kim yapabilir yarışı başlatmış gibi. Başbakanın birinciliği kimseye bırakmadığı bu yarış bir panik havasını açık ediyor. Bu tespitin Köşe Vuruşu’nda ne işi var demeyin. Eğer kabineye dahil edilirse, Bakanların bu kıyasıya rekabetine ortak olacak bir köşe yazarı tespit ettim bu hafta. Üstelik, bazı çevrelerce hâlâ solda yer aldığı zannedilen Taraf gazetesinden.
Taraf’ta ‘İş ve Sosyal Güvenlik Dünyası’ köşesini hazırlayan Ramazan Çanakkaleli, gazetenin ‘düşünmek taraf olmaktır’ sloganının hakkını vermek için adeta ben bu işçilere nasıl bir fenalık yaparım diye düşünmüş ve işçi karşıtlığından taraf olmuş gibiydi. Çanakkaleli’ye bu hükümette Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı payesi kazandırması gereken bu yazının bir analizini yapmak istiyorum bu hafta.

TEKEL İŞÇİLERİ NE İSTİYOR?
Ramazan Çanakkaleli’nin yazısının başlığı bu. Yazının içeriğine bakmazsanız bu başlık normal görünebilir. Ama yazının içeriğiyle birlikte okuyunca bu başlığın ‘daha ne istiyorsunuz, verilene razı olun?’ demek istediği açık. “TEKEL işçilerine merhamet ettik” diyen Bakan Mehmet Şimşek’i arkalayan bir vurgu olarak okunabilir yani.

DİKKAT ÇEKMEYE ÇALIŞIYORLAR!
TEKEL işçileri yazının daha girişinde dikkat çekmeye çalışan ‘Yetenek-sizsiniz’ yarışmacısı muamelesiyle karşılaşıyorlar. Çanakkaleli, sanki biber gazından kaçarken girmek zorunda kalmamışlar gibi, işçilerin ‘soğuk havada meydanlardaki havuzlara girerek’ dikkat çekmeye çalıştığını iddia ediyor. Soğuk Ankara gecelerini çadırlarda geçirmelerini ve açlık grevi yapmalarını da bu ‘havuza girerek dikkat çekme’ meselesinin yanına iliştiriveriyor. Çanakkaleli’ye, gerçek bir dikkat çekme çabası görmek istiyorsa, işçilere değil, gazetesinin yazarı Rasim Ozan Kütahyalı’nın Helin Avşar’a verdiği röportaja bakmasını tavsiye ediyorum.

DEMOKRASİ DIŞI YOLLAR
Ramazan Çanakkaleli, bu grevin sonucunda Şili’deki gibi ülkede anarşi ve terörün kol gezebileceği, bunun üzerine tıpkı General Pinochet gibi ordunun darbe yapabileceğini de ima ediyor. Kim olduğunu dillendirmediği ‘birilerinin’ bu grevi fırsat bilebileceğini söylüyor. Yani açık açık ve hiç utanmadan, bu ayazda sokaklarda yatarak haklarını arayan işçileri darbeye zemin hazırlamakla suçluyor.

CAZİP TEKLİF
‘İşçi dostu’ yazarımızın, işçilerin isyanına sebep olan 4/C ile ilgili yorumu da bu. Nasıl kaçırırsınız bu cazip teklifi diyor, maaşlarındaki neredeyse yarı yarıya düşüşü, ‘kısmen azalma’ olarak yorumlayarak ‘işsiz kalmaktan iyidir’ tehdidini de araya sokuşturuyor. Beğenmeyen, asgari ücretin net 577 lira olduğu ve 3 milyon işsizin olduğu ülke şartlarında niteliğine göre iş bulur diyor yazarımız. Sanki bütün bunlar TEKEL işçilerinin suçuymuş gibi o beylik yorumu da yapıyor yani.
Çanakkaleli, yazısının sonlarında sendikalara verip veriştirdikten sonra ‘yanlış anlaşılmak istemem’ diye de kuş konduruyor yazısına. Ben de yanlış anlaşılmasını istemem. Çünkü bu kadar açık ve net bir şekilde işçilerin karşısında duran bir yazının yanlış anlaşılması korkutur beni.

TARAF SOLCU BİR GAZETE MİDİR?
Taraf’ta yer alan bu yazıyla paralel olarak Yeni Harman dergisinden Başar Başaran ve Burak Cop’un, Ümit Kıvanç ile yaptığı röportajı okuyorum. Röportajda “Taraf Türkiye için solcu bir gazetedir demiş” Ümit Kıvanç; ettiği lafın büyüklüğünü anlamış olacak ki, “Ekonomik konularda solculuğu tartışılır esas. Yani işçi meselelerinde falan solculuğu tartışılır” diye de geri adım atmış. Taraf’ta yine ne yazmış profesyonel saikiyle değil, gerçek bir ilgiyle okuduğum belki de tek köşe yazarıdır Ümit Kıvanç. Ama samimi bir şaşkınlıkla sormak isterim kendisine; ‘ekonomik konuları ve işçi meselelerini çıkarırsak geriye ne kalır ki solculuktan?’ ve böyle bir yazının yayınlanabildiği bir gazete ne kadar solcu olabilir artık? Tasvip etmesek de, anaakım medyanın başlarda yaptığı gibi TEKEL işçilerini görmezden gelmek bile bir tavır sayılabilir yani. Ama böylesi, böylesi gerçekten dehşet verici.

Hiç yorum yok: