iletişim

umit@umitalan.net
twitter.com/umitalan

Çarşamba, Ocak 06, 2010

KÖŞE YAZARLARINA GENÇLİK REÇETESİ



BUGÜNKÜ BİRGÜN YAZIM AŞAĞIDA DOSTLAR:

Pascal Bruckner, Türkçeye ‘Güzellik Hırsızları’ diye çevrilen romanında, gençliği; ‘insanın kefaretini hayatı boyunca ödediği geçici bir ayrıcalık’ diye tanımlar. Geçtiğimiz günlerde Zaman gazetesinde Murat Tokay tarafından yapılan bir inceleme, Türkiye’de köşe yazarlarının mesleki anlamda öyle kolay kolay emekli olmadığını, yani gençliğin sahip olması gereken ayrıcalıktan neredeyse hayatları boyunca yararlandıklarını gösterdi. Peki, onlar emekli olsa, yerlerini dolduracak gençler ne durumdaydı? Onu da Medyatava’da Neslihan Acu nedenleriyle açıkladı. Acu’ya göre, zamanımızın gençliğinin durumu umutsuzdu; yaşını başını alsa da beyninin pırıltısını yitirmemiş, yüreği genç gazetecilere bel bağlamaktan başka çaremiz yoktu. Bu konuda hâlâ küçük bir umudum olsa da, karşılaştığım örneklerin çoğu Neslihan Acu’yu doğruluyor.
Öyleyse, köşe yazarları ne yapmalı da genç kalmalı? Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun sorusu bu.

VİCDANINI KORUYARAK
“20’sinde solcu olmayan vicdansız, 40’ında hâlâ solcu olan ise akılsızdır” sözünü farklı şekillerde de olsa çoğumuz duymuşuzdur. Belirli bir yaştan sonra vicdanın yerini ‘akla’ bırakması gerektiğini söyleyen bu söze katılmayabilirsiniz. Ancak burada vicdanın gençlikle ilişkilendirilmesi önemlidir. Bu ülke öyle köşe yazarları görmüştür ki, gazeteciliğe yeniliği, gençliği getirdi diye yüceltilmelerine rağmen, vicdansız yazılar yazmış, başlıklar atmışlardır. O yüzden genç kalmanın belki de en iyi ölçüsü vicdandır. Vicdanını kaybetmeyenler, kimileri onlara akılsız dese de, hep gençtir, genç kalır. Mesela vicdanı olan gazeteci, linçe uğrayıp ülkesini terk etmek zorunda kalan birinin ardından ‘Vay şerefsiz!’ diye başlık atmaz. Mesela, insanların diri diri yakıldığı bir katliamı ‘otelde çıkan yangın’ diye önemsizleştirmez.

UMUDUNU YİTİRMEYEREK
Umut, ‘nedensiz bir çocuk ağlaması’nda bile ‘çok sonraki bir gülüş’ün başlangıcını gören şair tavrında gizlidir. Umudunu yitirmemiş herkes gençtir. Toplumun bir kısmını ‘göbeğini kaşıyan adam’ diye ötekileştirip onlardan umudunu kesmeyen yazar, hangi yaşta olursa olsun gençtir. Genç yazar, bir kuşağı yok etmiş, umutlarının üzerine balyoz indirmiş 12 Eylül darbesi hakkında güzelleme yazıları yazmaz mesela. 70’lerde bir umuda doğru yolculuk yapmış gençlere, “70’lerdeki gençler hastalıklıydı” diyen yazar da, ne kadar genç köşe yazarı diye tanımlansa da erken yaşlanmıştır. Genç kızlarla sarmaş dolaş fotoğraflar çektirip ‘seksi vücudunu’ sergilemesi bile bu gerçeği değiştirmez. Türkiye’de statüko deyince ilk akla gelen siyasetçi eskisini ‘ağabey’ kontenjanıyla yeniden siyasete sürmeyi düşünmek de gençlikle bağdaşmaz.

BAŞKALDIRARAK
Gençlik her türlü iktidara karşı başkaldırının çağıdır. Evde aileye, okulda öğretmenlere, sokakta haksızlıklara karşı ses vermenin çağıdır. Yaşınız ne olursa olsun bir iktidar odağının yamacına sığınıp, onun haksızlıklarını savunmaya başladıysanız gençlik sizi çoktan terk etmiş, hesabın kitabın çağı başlamıştır. Ahmet İnsel’in bir yazısında dediği gibi, ‘iktidar şüpheye mahal’ bir müessesedir. Gelecek endişesi ve kendinizi garantiye alma hissiyle iktidardan şüphe etmeyi bir kenara bırakırsanız, zaten çoktan yaşlanmışsınızdır. Oysa gençlik, yarın yokmuşçasına umursamaz olmayı gerektirir. Bugünkü iktidarı, canhıraş savunmaya kendini adamış yazarları gençlik çoktan terk etmiştir bu yüzden.

Vicdanlı kalarak, umut ederek, başkaldırarak geçmiş bu altın çağ, keşke tüm hayata yayılsa. Köşe yazarları da hep genç kalsa. Üstelik adı üzerinde ‘köşe yazarı’ da diyoruz aslında. İnsanın, dokundukça batan cinsten sivri köşeleri kalmalı şu hayatta. Onlar yuvarlaklaştıkça olgunlaştığını sanır, çünkü insan. Yaşlanıyordur oysa. Yuvarlağı köşeliymiş gibi gösteren en iyi örnek ruhu yaşlı köşe yazarlarıdır bu nedenle. Özdemir Asaf , ‘yuvarlağın köşeleri’nden bahis açmış olsa da, yuvarlağın köşeleri şiir haricinde öyle kolay kolay görünmez başka türlü.

Hiç yorum yok: