iletişim

umit@umitalan.net
twitter.com/umitalan

Çarşamba, Ağustos 26, 2009

KÖŞE YAZARLARI ROMAN KAHRAMANI OLSAYDI...

Cengiz Semercioğlu, pazartesi günkü yazısında hep düşündüğüm bir şeyin altını çizdi. Yazarların gazetede yayımlanmış yazılarını toplayıp kitap olarak basmasını okuyucuya saygısızlık olarak ele aldı. Zaten internette öylece duran yazıların sansasyonel bir isim ve şık bir kapakla basılması bana da biraz kurnazlık gibi gelmiştir hep. Ama ne yapalım ki, talebi olanın arzı da her zaman olacaktır. Alanın ve satanın razı olduğu bu durumda bize bir şey demek düşmez pek.
Diğer yandan, köşe yazıları değil de, yazarları kitap olabilir aslında. “Hayatımı yazsam roman olurdu” makamında bir Cengiz Kurtoğlu duyarlılığından değil de, mevcut roman kahramanları üzerinden işlemek istedim bu konuyu. Kimi romanlar ve karakterleri tam da köşe yazarlarımızla örtüşebilir belki.

Hadi Uluengin, Oray Eğin, Yılmaz Özdil ve Hasan Bülent Kahraman'ı birer roman karakteri olarak değerlendirdiğim bugünkü Birgün yazımın devamı ve tamamı için tıklayın

Konuyla ilgili Medyatava haberi içinse burayı tıklayın

Ümit Alan

Çarşamba, Ağustos 19, 2009

AÇIL KÖŞE YAZARIM AÇIL

Malum, bu sene iyi açılım yaptı. Siyasetçisinden ikoncanına açıl açıl bitmeyen günler yaşıyoruz. Açılımla yatıyor, açılımla kalkıyor, açılımları tartışıyoruz. İçlerinde 'Kürt Açılımı' gibi, barışa dair umut barındıranları da yok değil ama, genellikle bu açılımlardan hayal kırıklığıyla ayrılan taraf bizim gibi faniler oluyor. Deniz tarafındaki kaleyi hep açılım masalıyla bizi uyutanlar seçiyor olacak ki, kendi kendilerine açılıp hızla sıvışıveriyorlar. Her neyse, bu köşenin meselesi, açılımları değil köşe yazarlarını tartışmak. Peki açılımlar üzerine habire yazan köşe yazarlarının da bazı açılımlara ihtiyacı yok mu sizce? Bence var ve bu yüzden biraz akıl yürüttüm kendimce.

Bugünkü Birgün yazımın devamı için tıklayın

Yazıyla igili Medyatava haberi içinse burayı tıklayın

Ümit Alan

Çarşamba, Ağustos 12, 2009

EKREM DUMANLI ÖNCE KENDİNİ TASFİYE ETSİN


Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, geçtiğimiz pazartesi günü Tasfiye edilecek gazete(ci)ler listesi başlıklı bir köşe yazısı yazdı. Türkiye’nin ‘en tarafsız, en ilkeli, en bağımsız gazetesini’ yönettiği için olacak herkese gazetecilik dersleri vermeyi de ihmal etmedi. Bu tasfiyeyi toplumun yapacağını söyledi ve şaşıranları Allah’a havale etti. Türkiye’nin en çok satan gazetesini hiçbir cemaat desteği, toplu abonelik falan almadan, ileri gazetecilik teknikleriyle büyüten bu yüce insanı dinlemeyeceğiz de kimi dinleyeceğiz zaten? Ama önce tasfiye listesine gazetesinden örneklerle biraz katkıda bulunalım.

Birgün gazetesindeki yazımın tamamı ve devamı için tıklayın

Ümit Alan

Çarşamba, Ağustos 05, 2009

HINCAL ULUÇ'A NASIL HAK VERDİM?




3G teknolojisinin yüzü suyu hürmetine geçen hafta çok acayip bir şey oldu. Köşe yazarlarımız aniden gazeteciliği tartışmaya başladılar. İnanır mısınız, aslen gazeteci olduğunu hatırlayanlar bile oldu. Mehmet Barlas’a hitaben “Bana 3G değil bir G ver Mehmet, gazeteciliğin G’sini ver yeter” demesi nedeniyle hayatımda ilk kez Hıncal Uluç’a hak vermek durumunda kaldım. Senelerdir köşesini nafile şeylerle doldurmasını, hemen hemen her konuda bir uzman edasıyla ahkam kesmesini, hatta akıllara zarar megalomanlığını bile unuttum. Hıncal Abi sevgisiyle doluverdim aniden. O anda nerede görsem ışık hızıyla zapladığım kahkahasına bile dakikalarca katlanabilirdim. Çünkü çok doğru bir laf etmişti. Gazeteciliğin çeyrek G’sinin bile kalmadığı yerde, 3G’den nasıl söz edebilirdik ki?

Bu haftaki Birgün yazımın devamı için tıklayın

Ümit Alan